Tarih ve arkeoloji bize buğdayın dünyanın çeşitli bölgelerinde ortaya çıktığını anlatıyor. Bu Pisagor'un, yani ömrünü bizim karşımızda bulunan Sisam adasında geçirmiş meşhur bilgenin meşhur sözlerinden biridir...
YESAM - Yemek Sanatları Merkezi'nde düzenlenen "Geçmişten Günümüze Anadolu Ekmekleri" konulu seminere bu sözlerle başlayan gazeteci ve mutfak araştırmacısı Nedim Atilla, "18. ve 19. yüzyıllarda İstanbul’a ve Anadolu’ya yaptıkları gezileri sırasında, ‘gizemli Doğu’nun kapısını araladıklarını’ düşünerek ballandıra ballandıra anlatan seyyahlar yüzünden, Türkleri,“dünyanın en çok ekmek yiyen milleti” olarak tanıtmışlardır" dedi.
Sözlerine devam eden Atilla; "Buğdayın ilk izlerine ‘bereketli hilalin’ ovalarında rastlanmıştır. Pek yakında Urfa yakınlarındaki Göbeklitepe'de ‘tarihin en eski buğdayı bulundu’ haberi gelirse hiç şaşırmam.
Hemşehrimiz Homeros meşhur iki destanında da ekmeğe gönderme yapar: İlyada’da ‘kadınlar beyaz unu özenle yoğurur, hasat yapanlara yemek hazırlarlar’ diye yazar. Eski destanın yazarı Odysseia’da ekmek yiyenlerle lotus dallarını ısıranların- ‘lotusçuların’ düzgün konuşmasını bile bilmeyen ‘barbarların’ arasındaki farkı vurgulamak istemiştir." şeklinde konuştu.
Nedim Atilla konuşmasında dünyanın giderek daha çok çavdar ekmeği yediğini söyledi:
"Temel tahıllar söz konusu olduğunda, biz Türklerin çavdardan çok buğday ve arpa ile haşır neşir olduğumuz tarihsel bir gerçek. Yulafı tanıyıp sadece hayvan yemi olmadığını anlamamız, insanlık tarihi açısından bakıldığında daha dünkü mesele sayılır. Çavdarı ise
yüzyıllarca fakir fukara unu saymışız… Son yıllarda okuduğum sağlıklı beslenme kitaplarında, katıldığım benzer içerikli bilimsel toplantılarda, en az zeytinyağı kadar sıkça adı geçince, çavdar ekmeğinin sadece lezzetli değil aynı zamanda çok da kıymetli olduğunu anladım. “glisemik indeksi düşük olduğu için, çavdarın sindirimi uzun sürer; içerdiği şeker yavaş yavaş kana karıştığı için de kan şekerini, dolayısıylada insülini fazla yükseltmezmiş. İnsülinde ani yükselme meydana getirmediği için, vücudun yağ yakımını da engellemezmiş. Son olarak ise özellikle vücuda gerekli olan aminoasitleri yüksek oranda içerdiği için, beslenme açısından da çok değerliymiş.
Seminerden sonra katılımcılara, 20’ye yakın ekmek çeşidi, yanlarında katıkları ve Anadolu’nun meşhur “ekmek dolması” servis edildi.
15 Nisan 2013